Günümüzde ülke ve dünya çapında en yaygın sağlık sorunlarından biri haline gelmiş olan obeziteprevalansı gitgide artmaktadır. Dünya sağlık örgütünün yapmış olduğu açıklamaya göre aslında obezite bir kronik hastalık olarak sınıflandırılmaktadır. Eğer boyunuza göre yüksek vücut yağ oranına sahipseniz sizde kronik bir hastalığa sahipsiniz demektir. Neden kronik bir hastalık olarak nitelendirildiği çok açık: Hastalıkların temelinde beslenme ve obezite vardır.
İnsülin direnci, şeker, tansiyon kalp hastalıkları ve kanser gibi pek çok kronik hastalık temelinde sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve obezitenin tetiklediği durumları barındırır. Obezitenin tedavisi sağlandığında, bireyler ideal kilosuna ulaştığında pek çok hastalığın riski de azalmış olur. Peki ideal kiloda olmak için bireylerin hayat boyu diyet mi yapması gerekir? Bu sorunun cevabı tabiki hayır. Her yerden farklı diyet tipleri ve zayıflama yöntemleri duymuşsunuzdur, bireyler için uygun beslenme planı ve çeşitli uygulamalarla hedeflenen kiloya düşmek mümkündür fakat önemli olan nokta bu kiloyu sürdürebilmektir. İşte burda sürdürülebilir beslenme dediğimiz kavram ön plana çıkmakta..
Ancak bu şekilde obezite tam olarak tedavi edilebilir. Bunun için yapılması gereken şey: Kalıcı beslenme stili ve davranış değişikliği. Söylenmesi kolay olsa da bireyler bazen hayatlarında bunu sağlayamamakta ve altında hem fizyolojik hem de psikolojik pek çok neden yatmaktadır. Günümüzdeobezite tedavisi bireyselleştirilmiş olarak ilerlemekte ve zaman zaman multidisipliner yaklaşımla farklı tedavileri de bünyesinde barındırmakta. Bu tedavilerin olmazsa olmazı davranış terapisidir. Günümüzde sosyal medyanın etkisi, bozulmuş beden algısı, çocukluk çağı travmaları, günlük hayatın getirdiği stres, sanayileşme, ekonomik kaygılar gibi pek çok neden beslenme bozukluğuna sebep olarak obezite tedavisinin başarısını azaltmakta. Klinikte bu gibi durumları fark ederek ilerlemek kalıcı tedavinin ilk ve en önemli aşamalarındandır.