Yıllar içinde yaşlanmayı ve çeşitli kronik hastalıklara yakalanmayı hepimiz normal kabul ediyoruz. Soluduğumuz hava, çevre kirliliği, tükettiğimiz besinler ve maruz kaldığımızher türlü kimyasal vücudumuzda serbest radikal olarak isimlendirilen zararlı atıkların birikmesine neden oluyor. Biriken bu zararlı atıklar vücudumuzun her bir hücresinde tahribata yol açarak hastalıkları ve yaşlanmayı beraberinde getiriyor.
Yaşlanma dediğimiz olay aslında yıllar içinde vücudu zararlı atıklardan temizlemeye çalışan yorulmuş doku ve hücrelerimizin doğal bir tepkisidir. Kısaca ifade etmek gerekirse hücreler dokuları, dokular organları, organlar sistemleri ve sistemler vücudumuzu oluştururlar. Yani vücudumuzun en küçük yapıtaşı hücrelerimizdir. Yaşlanan ve kırışan cildimizin, hasarlanan organlarımızın temelindede aslında yaşlanmış ve yıpranmış hücrelerimiz vardır. Hücreler yıprandığı zaman serbest radikal hasarı olarak bilinen zararlı atıkları eskisi gibi temizleyemez ve temizlenemeyen bu zararlı atıklar hücrelerde birikir. Biriken bu zararlı atıklar hücrenin esnekliğini bozar, oksijenli solunum kapasitesini azaltarak öncelikle kaliteli enerji üretimini yavaşlatır. Yaşlılıkta gençlik dönemlerine kıyasla hareket kabiliyetinin azalması bundan kaynaklanır. Bununla da kalmaz, hücrenin enerji üretim mekanizması bozulduğunda kronik yorgunluk, kan şekeri dengesizlikleri ve çeşitli kronik hastalıklar ortaya çıkmaya başlar. İşte bu noktada öncelikle hücrelerimizin sağlığını ve tazeliğini korumak hastalıkların önlenmesi ve sağlıklı yaş alma konusunda yapabileceğimiz en faydalı ve kolay yöntemdir.
Peki hücrelerimizi nasıl sağlıklı tutabiliriz? Hücreleri sağlıklı tutmanın en kolay ve en etkili yolu antioksidan beslenmeden geçer. Antioksidan beslenme sağlıklı beslenmenin temelidir. Antioksidan besinler, içeriğinde antioksidan bileşenleri bulunduran ve vücuttaki metabolik faaliyetler sonucunda oluşan zararlı atıkları temizlemekle görevli besinlerdir.
Antioksidan bileşenlerin birden fazla türü mevcuttur, en bilinenleri;
Polifenoller yeşil çay, zeytin yağı, siyah ve beyaz fasulye, enginar ve ıspanakta bolca bulunur.
Flavonoidler elma, armut, kayısı, patlıcan, lahana, kırmızı pancar ve havuçta yoğun olarak bulunur.
E vitamininden zengin besinler ıspanak, avokado, fıstık, kabak, zeytinyağı, kuşkonmaz ve kırmızı biberdir.C vitamininden zengin besinler limon, kivi, ananas, greyfurt, narenciye, portakal gibi taze meyveler ile brokoli, karnabahar, lahana, ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzelerdir.
Beta-karoten, vücutta depolanabilen ve A vitaminine dönüşebilen antioksidan maddedir. Havuç, ıspanak, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur.
Likopenbir çok meyveye kırmızı rengini veren bir maddedir. Domates, kuşburnu, karpuz ve kırmızı portakalda yoğun olarak bulunur.
Koenzim Q, vücut tarafından üretilebildiği gibi besinler yoluyla da alınabilen bir antioksiandır. Kırmızı et, tavuk balık, yumurta, brokoli ve karnabaharda bolca bulunur.
Günlük beslenme düzeninde bu bileşenleri yapısında bulunduran besinlere yeterli ve dengeli miktarda yer verilebilir. Bununla beraber yapısında antioksidan bileşenleri bulunduran besin takviyeleri ve damar içerisine enjekte edilebilen yüksek doz antioksidanlar mevcuttur.Bu tür takviyeler bir uzman eşliğinde kullanılabilir. Hücrelerin genç kalması ve kaliteli enerji üretebilmesi için yapılabilecek bir diğer önemli faktör ise düzenli fiziksel aktivite ile sigara ve tütün mamullerinden uzak durmaktır.
Sağlıklı yaşlara..!